ÖMERLİ’DE KULLANILAN BAZI ATASÖZLERİ
Atasözleri, toplumların hafızasıdır. Her gün kurulan milyonlarca cümlenin çok azı kolektif akıl tarafından ortak bir miras olarak kabullenilip, tekrar edilmeye layık görülür. Bu cümleler, bazen bir ahlakî prensibi formüle eder; bazen uzun zaman alan bir hayat tecrübesini birkaç kelime ile ifade eder. Atasözleri çoğunlukla insanları marufa teşvik ederken, bazen cimrilik, bencillik, tutuculuk gibi yerilen hasletler de telkin edebilir; ama unutulmamalıdır ki bunlar da toplumların içinde var olagelen gerçeklerdir.
Aşağıda Ömerli’de yaygın olarak bilinen atasözlerinden bir kısmını, hem Arapça telaffuzlarıyla hem de Türkçe çevirileriyle bulacaksınız. Ömerli’de halk arasında kullanılan atasözleri, bölgenin ortak kültürünün yansımaları olarak değerlendirilebilir. Bu atasözlerinin oluşumunda özellikle millî bir kimlik, esas oluşturucu olmadığı için atasözlerinin İslâm medeniyetinin ortak ürünü olduğunda kuşku yoktur. Ortak bir tarihe, kültüre ve medeniyete sahip olan ve aynı dinî prensiplere dayanan İslâm milletlerinin, kullandıkları farklı dillere rağmen benzer yüzlerce atasözüne sahip olduklarını görmek şaşırtıcı değildir.
Burada yer vermediğimiz, bildiğiniz ve günlük hayatınızda kullandığınız Arapça atasözlerini bildirirseniz seviniriz.
Allah le yıhvıc ehet le lı-hâkım u le lı-hekîm.
[Allah, kimseyi ne hâkime ne de doktora muhtaç etsin!]
Toplumsal hâfıza, yargıç ve doktorlarla karşılaşmadan duyduğu memnuniyeti bu sözle aktarmıştır.
Allah yıcâbır hakı’l-beled tiykun hâkımu veled.
[Allah, yöneticisi çocuk olan memlekete yardım etsin!]
yöneticinin liyakat sahibi olmadığını ifade etmek üzere kullanılan bir atasözüdür.
ba‘dı’l-mahkemi nıt‘allemı‘l-ifede.
[Mahkemeden sonra nasıl ifade vereceğimizi öğreniyoruz.]
İş olup bittikten sonra nasıl davranılacağını ya da neyin, nasıl yapılacağını öğrenmenin faydasızlığını anlatır.
beytı’l-baqara rahû lı-beytı’l-ıhmara lı’r-ravbe.
[İnek sahipleri, dişi eşek sahiplerinden mayalık yoğurt istemeye gitti.]
Olağan dışı durumları ve olmaması gereken davranışları ifade etmek amacıyla, vukûu şaşkınlığa neden olan, beklenmeyen hâdiseler karşısında kullanılan bir atasözüdür.
dikı’l-fasîh mı’l-bayza-yseh.
[Cins horoz yumurtadayken öter.]
Asaletin, yeteneğin küçüklükten itibaren kendisini gösterdiğini ifade eder.
eyne lı-taqtaq nesec.
[Dokuma tezgahının sesini çıkaran herkes kumaş dokuyamaz!]
Her ses ve gürültü çıkaranın iş yapamayacağını, bir işi yapabileceğini iddia etmenin o işi yapmaya yeterli olmadığını ifade etmek üzere kullanılır.
eyş lı-tızra‘ hak tıhsıt.
[Ne ekersen onu biçersin.]
Kişinin yaptığının karşılığını bulacağını anlatma için kullanılır. Bu atasözü Türkçe’de de kullanılmaktadır.
ğalemıtı’c-cırbe mın ra’sı’l-‘ayn tışrab.
[Uyuz keçi, pınarın başından su içer.]
Kendini beğenmiş insanları tenkit etmek üzere kullanılan bir atasözüdür.
Harab mın tehtı’l-vekfe vıqı‘ tehti’l-merzib.
[Dam akıntısının altından kaçıp su oluğunun altına düştü.]
Türkçe’de aynı anlamda, “yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak” şeklinde bir deyim vardır.
ıdmo‘ı-l‘ayn bı’d-deyn.
[Göz yaşı borçladır.]
Kişiye yapılan iyiliğin bir borç olduğunu ifade eder. Birisinin yakınının cenazesinde göz yaşı dökülmüşse onun da zamanı geldiğinde kendisi için ağlayanın yakınlarının cenazesinde gözyaşı dökmesinin beklendiğinden hareketle bir benzetme yapılmıştır.
ıl-‘ayn mezenye
[Göz terazidir]
İnsanın görme duyusunun ölçü olduğunu anlatır. Bir uzunluk ya da ağırlık için görüş beyan eden kişinin haklı çıkması üzerine, görüşünü tekit etmek isteyenin ya da iddiasının doğru olduğunu savunan kişinin kullandığı bir atasözüdür.
ıl-kelb mo ye’kıl lahmıtı’l-kelb.
[İt, itin etini yemez.]
Toplumda zararlı olan bazı dayanışma çeşitlerini tenkit etmek ve sosyal bir olgu olduğunu vurgulamak için kullanılır. Sözgelimi akrabalık dayanışması güzel bir davranış olmakla birlikte, haksızlık üzere yapılan dayanışma, bu sözle anlatılır. Türkçe’de “İt itin kuyruğuna basmaz.” şeklinde bir atasözü vardır.
ıd-davm yıhzen ‘at-tırrâş.
[Meşe ağaçları, genç fidanlar için üzülecek!]
Bir gelişmeye ya da olaya karşı kişinin umursamaz olduğunu ifade etmek için kullanılan bir atasözüdür. Türkçe’de, “Fare küsmüş, dağın haberi olmamış.” şeklindeki atasözüne yakın anlamı vardır.
ıhtırımı’l-kelb lı-hâtır sâhıbu.
[Köpeğe, sahibinin hatırı için değer ver.]
İnsana saygı duymayı teşvik eden bir atasözüdür.
ıhmar yıqa‘ fı neqabe davrılıh mo’yfut havnak.
[Bir geçitte düşen eşek bir daha aynı yerden geçmez.]
Bu atasözüyle aynı anlama gelen, “Mümin aynı delikten iki kez ısırılmaz.” hadisi mevcuttur.
ıl-ımsammıd yırammıd
[Harcamaya kıyamayan küllenir.]
Cimrilik yapan, yeri geldiğinde harcamayan insanların eninde sonunda zarar edeceğini anlatan bir atasözüdür.
ıl-qareçiye mo’tqul lebenî hâmızvi.
[Çingene, “yoğurdum ekşi” demez.]
Kişinin hatasını kabul etmemesini ve kendini beğenmesini anlatan bir atasözüdür.
ı‘ti’l-‘acîn lı-hıbbâzıtû lev te’kılu kıllu.
[Ekmeğin yepsini yiyecek olsada, ekmek pişirmesini iyi bilene ver.]
İşi erbâbına vermeye teşvik eden bu atasözünün dinî ve kültürel dayanaklarının olduğu muhakkaktır.
ıd-devle ‘ad-devli u’ddıhhen ale’l-‘ımeye.
[Zenginlik zenginliği, duman ise körleri bulur.]
Zenginlerin daha zengin olduklarını fakirlerin ise sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını anlatan bir atasözüdür.
ıl-verde ıthallif şevke u’ş-şevke ıthallif verde.
[Gülden diken, dikenden gül biter.]
İyi bir insanın, kötü hasletlere sahip bir çocuğa sahip olabileceğini, aynı şekilde kötü hasletler sahip bir insanın da iyi hasletleri olan bir çocuğu olabileceğini anlatan bir atasözüdür.
ız-zip ye’kıl u mo ye’kıl methumvi.
[Kurt yese de yemese de töhmet altındadır.]
Türkçe’de bu anlama gelen, “Adın çıkacağına canın çıksın.” şeklinde bir atasözü mevcuttur.
iykun mo nı‘rıf ımne u abune tınqul ıs-sılatin kıc-cebûne.
[Ebeveynimizi tanımazsak, “sultanların çocuklarıyız” deriz.]
İnsanın, kibirlenmemesini ve haddini bilmesi anlamında kullanılan bir atasözüdür.
lahmıt lıdras mo’tşabbı‘
[Diş arasında kalan et karın doyurmaz.]
Bu atasözüne yakın anlama gelen, “Taşıma suyla değirmen dönmez.” şeklinde bir Türkçe atasözü mevcuttu.
le-tsevvid vıççık ut-bayyız vıççı’l-‘âlem.
[Kendi yüzünü kara edip el alemin yüzünü ak çıkarma.]
Kişinin başkasını lehine konuşup ya da kayırıp kendisini zor durumda bırakmasının yanlışlığını anlatan bir atasözüdür.
lı-yıhvi cemel ti‘allı beb dâru.
[Evinde deve barındıran kişi avlu kapısını yüksek yapacak.]
Yüklenilen sorumluluğa uygun davranmak ve gereğini yerine getirmek gerektiğini anlatan bir atasözüdür.
li-ydıq bebı’l-‘âlem ıl-‘âlem yıddıqûn bebu.
[El alemin kapısını çalanın kapısını da el alem çalar.]
Kişinin başkasına karşı yaptıklarının ona döneceğini anlatan atasözlerinden biridir. Aynı anlamda Arapça’da kullanılan ve Türkiye’de de kullanılan, “men daqqa duqqa” şeklinde bir atasözü vardır.
lı-ygeddi mo-yğaddi.
[Dilenen kimse yemek yediremez.]
Kişinin davranışlarının yaşantısıyla, karakteriyle ve imkânlarıyla ilişkili olduğunu, beklentinin de buna göre olması gerektiğini anlatan bir atasözüdür.
kelbe dırrâta mo’tcib tâji ‘ıdde.
[Asil olmayan dişi köpeğin koşucu yavrusu olmaz.]
Bu atasözünde, soyun ve asaletin önemli olduğunu, insanın soyuna çektiğini köpek ile tazı örneğiyle anlatılmaktadır.
qalbî ‘ale veledi u qalb veledî ale’l-hacar.
[Gönlüm çocuğumda, çocuğumun gönlü ise taşta.]
İnsanın çocuğuna olan ilgisinin çocuğu tarafından karşılanmadığını anlatan bir atasözüdür. Bu atasözünde canlıların yaratılışlarının gereği olarak ilgilerini yavrularına, yavrularının ise ilgilerini kendi yavrularına ya da başkalarına gösterdiklerini anlatılır.
mın yavm lı-lıhku zîğenî men-tele mınqârî.
[Civcilerim büyüdüğünden beri gagam dolmadı.]
bu atasözünde çocukları yetişen insanın çocuklarını kendisine tercih ettiğini ve kendi yiyeceğini çocuklarına verdiği anlatılır.
min-ra’yî u tedbiri hıntıtî ekelit ış‘irî.
[Görüşüm ve tedbirim yüzünden buğdayım arpamı yedi.]
Görüşlerinde ve yaptıklarında isabet edemeyen kişinin elindeki imkânları heder ettiğini ve beceriksizliğinin cezasını çektiğini anlatan bir atasözüdür.
râhıt ır-rıhâ nı‘dî halfı‘ç-çıkçâke.
[Değirmen elden gitmiş; biz mandalın peşinden koşuyoruz.]
Büyük kayıplara maruz kalan birisinin küçük hesaplar peşinde olmasını tenkit eden bir atasözüdür.
tûlu tulu’d-dahle u ‘aklu ‘aklı’s-sahle.
[Selvi boylu, kuzu akıllı.]
Kendisine yakışmayan, hafif davranışlarda bulunan kişiler için kullanılır.
veseh ideyne yizhek ‘aleyne.
[Elimizin kiri bizimle alay ediyor.]
Aslını inkâr eden, ailesini ve çevresini beğenmeyen insanlar için kullanılır.
vıççık keme vıççı’l-cecevi.
[Tavuk yüzlüsün.]
Reddedildiği halde vazgeçmeyen, yüzsüz insanlar için söylenen bir atasözüdür.
zivenı’l-beled u le hıntıtı’l-celeb.
[Dışarıdan gelecek buğdaya memleketin delice otunu tercih ederim.]
Kişinin kendi memleketine ait olan şeyi tercih etmesini tavsiye den bir atasözüdür. Dışarıdan gelen şey, daha iyi de olsa memlekete ait olan tercih edilmelidir