ÖMERLİNİN ETNİK YAPISI ÖMERLİ’DE ETNİK YAPI Prof. Dr. Adnan DEMİRCAN İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Giriş İslâm medeniyetinde kan bağına dayalı ilişkilerin sosyal, siyasî, ekonomik ve kültürel yapıda temel belirleyici olmadığını biliyoruz. İslâm’a göre Allah’tan hakkıyla sakınan kişiler Allah katında üstündürler. Kişinin soyuyla övünmesi ve bunu diğer insanlara karşı üstünlük vesilesi addetmesi ise yasaklanmıştır. Müslümanlar birbirlerini kardeş gördükleri için kabilelerini ya da ırklarını din kardeşlerine karşı üstünlük sebebi saymaktan alıkonmuşlardır. İslâm medeniyetinin yoğurduğu bu anlayışın tezahürlerini İslâm dünyasının hemen her yerinde görmek mümkündür. Sosyal ilişkilerde etnik köken, temel belirleyici olmadığı için farklı etnik kökenlere sahip insanlar bir arada yaşadıkları gibi karşılıklı etkileşim de kolay olmuştur. Bundan dolayı bugün için kan bağına dayalı etnik bir tespit yapmak kolay değildir. Zira Araplaşan birçok Türk aşireti, Türkleşen Kürtler, Kürtleşen Türkler olduğunu biliyoruz. O halde etnik bir aidiyetten söz ediyorsak bu daha çok, kültürel kimliği ifade etmektedir. Bununla birlikte etkileşime kapalı, özgün otantik bir kültürel kimlikten de söz edilmesi kolay değildir. Etnik unsurların birbirlerine karıştığı bir coğrafyada kültürel etkileşimin olmaması düşünülemez. Böylece farklı renkleri olabilen İslâm medeniyetine ait kültürler, birçok ortak yönü olan ve aynı kaynaktan beslenen kültürlerdir. Ömerli’deki sosyal yapı da bunun bir yansımasıdır.
Ömerli’ye bağlı köylere baktığımızda etnik olarak ilçenin kuzeydoğusundaki birkaç köyün Arap, diğer köylerin ise Kürt olduğunu görüyoruz.
[Liste, www.omerlim.com sitesindeki köyler listesi esas alınarak hazırlanmıştır. (ulaşım tarihi: 07.05.2011)] Arap olarak zikrettiğimiz köylerin dördü Billikîlerin ikamet ettiği köylerdir. [Harita, www.omerlim.com web sitesindeki harita esas alınarak hazırlanmıştır. (ulaşım tarihi: 07.05.2011)] İlçenin kuzeydoğusundaki köyler, Muhallemî köylerinin olduğu bölgeyle (ıl-Muhallemiyyê) sınırdır.
Ömerli ahalisinin etnik kökeni, bölgenin zengin geçmişine ışık tutacak ilginç bir örnektir. Halen ilçede Araplar, Kürtler, -ilçe dışından gelen memurların oluşturduğu- Türkler ve bir Süryani aile yaşamaktadır. Son yıllarda Ömerli’ye yerleşen aileleri hariç tutarsak Ömerli ilçesinin merkez nüfusuna kayıtlı vatandaşlar Arap olarak bilinmekle birlikte aslında Muhallemî, Billikî, Kosevî, Badıkî gibi farklı kökenlerden gelmektedir. Ömerli nüfusuna kayıtlı 99 soyadından, 10’u Billikî, 39’u Muhallemî, üçü Badıkî, beşi Kosevî, biri Abiseli, biri Bubilani, biri Hasarêli ve biri Süryani aileye aittir.
Aşiretlere mensup aileler ve sahip oldukları soyadlarının dağılımı dikkate alındığında Billikîlerin daha fazla soyadı aldıkları görülmektedir. Ailelerin soyadı alma oranları ortalama her aile için 1,6’dır. Bu oran Billikîlerde 3,3; Muhallemîlerde ise 1,3’tür. Bu durum, Billikî ailelerin daha kalabalık olduğunu ya da daha çok parçalandıklarını akla getirmektedir. Sadece lider aileleri olan amcazade Bekkirolar dört, Şindîler ise dokuz soyadı almışlardır. Bekkiroların kullandığı Altındağ soyadı iki farklı şekilde geçmektedir. Şindîlerin aldıkları soyadlarının bir kısmı ise yakın zamanlardaki aile içi ihtilaflar sebebiyle tercih edilmiştir.
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere Ömerlililerin ağırlığı Billikî ve Muhallemîlerden oluşmaktadır. Ömerli Muhallemîlerinin buraya göç etme süreçlerinin yıllarca devam ettiği, ancak Billikîlerden önce Ömerli’ye yerleşmeye başladıkları anlaşılmaktadır. Göç ettikleri bölge Mardin-Midyat arasındaki ıl-Muhallemiyyê bölgesidir. Etnik kökenleri hakkında farklı görüşler olmakla birlikte “Arap” olduklarını kabul etmekte ve kendilerine özgü bir Arapça konuşmaktadırlar. Ömerli’deki Muhallemîler Şorızbaḥ (Çavuşlu), Ebşê (Şenköy) gibi köylerden buraya göç etmişlerdir. Kosevîler, Beledü’l-kose (Kose yurdu) olarak tesmiye edilen, Rajdiyê (Üçkavak), Erbil (Koşuyolu), Muḫaşniyê (Yenilmezköy) gibi köyleri içine alan bölgeden gelen ailelerdir. Kamışlı kazasının batısında oturan ve çoğu Türkiye’de yaşayan kuvvetli bir aşiret olduğu ifade edilen (Bozkurt: 169) Kürt Bubilan aşiretinden bir aile; Silvan ve Kulp yöresinde yaşadıkları belirtilen (Bozkurt: 269) Kürt Bâdıkîlerden ise birkaç aile bulunmaktadır. Tebliğimizin konusu olan Billikîler etnik açıdan Kürt olup yaklaşık bir asır önce Araplaşma süreçlerinin önemli ölçüde şekillendiğini tahmin ettiğimiz bir topluluktur. Ömerli çevresindeki köylerin önemli bir kısmı Kürt olduğu halde Muş’un Malazgirt ilçesi ve çevresi ile Erzurum’un Hınıs ilçesine bağlı köylerden Ömerli’ye göç eden Billikîlerin Araplaşma serüveni dikkat çekmektedir.
Billikîlerin kökenleri ve demografik dağılımı hakkında yeterli malumata sahip olduğumuz söylenemez. Bununla birlikte Doğu ve Güneydoğu’daki birçok ilde yaşayan müntesiplerinin olduğu bilinmektedir. Billikîlerin kökenleriyle ilişkilendirilebilecek aşiretlerden biri Bâlik aşiretidir. Bâlik, halen Irak’ta mevcut olan bir kabiledir (Azzâvî: 311). Bâlik adı, yaşadıkları Râvendûz’dan Râyet’e kadar uzanan Bâlik adlı bölgeye nispetle verilen bir isimdir. Bâlik aşireti, İran sınırında yaklaşık 40 köyden meydana gelmekte olup Kelâle nahiyesine tabi sayılırlar. Ancak Bâlik, şimdi nahiyedir. Bu aşiretin Bâlikân adlı köye nispetle bu ismi aldıkları da söylenir (Azzâvî: 333). Aşiretin Bilbâsî Kürt aşiretleri konfederasyonuna bağlı oldukları ifade edilir (Azzâvî: 334). Bir diğer aşiret ise Bâlikî aşiretir. Bâlikî aşiretinin Bâlik aşiretiyle amca çocukları olduğu söylense de Azzavî bunu tespit edemediğini ifade eder (Azzâvî: 333). Ana yurtları Malatya yakınlarından Botan livasına kadar uzanan bölge olup büyük bir aşirettir. Aşiret arasında çıkan ihtilaflar sebebiyle bir kolunun ayrılarak Râvendûz taraflarına gittikleri söylenir (Azzâvî: 335). Belikan aşireti büyük bir aşiret olmasına rağmen dağınık yaşayan ve hemen hemen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun birçok yerinde bağlıları olan bir aşirettir. Bunun yanı sıra Ankara ve Kırşehir’de de mensupları bulunmaktadır. Rışwanlı konfederasyonuna bağlı Billikîlerin (Belikan) bazı kolları Ankara Şereflikoçhisar’a bağlı dokuz köy (Büyükkışla, Akarca, Büyükdamlacık [Hasino], Küçükdamlacık [Heciyo], Doğankaya, Şanlıkışla, Odunboğazı) ile Kırşehir merkeze bağlı dört köye (İkizler, Ale Kekili [Kekilliali], Hirfanlı ve Ağapınar) iskân ettirilmişlerdir. Erzurum’un Hınıs ile Muş-Bulanık sınırları arasında kalan bazı köylerde Belikan aşireti mensupları ikamet etmektedir. Şeyh Said isyanından sonra yargılanıp idama mahkûm edilenler arasında Belikan aşiretinden Varto cephesinde görevli olan Hacı Halid ile yine Varto cephesinde görevli Melekanlı Şey Abdullah’ın müridi Molla Emin de yer almaktadır.[1] Belikan adı bazı yerleşim yerlerine de verilmiştir. Mesela Elazığ’a bağlı Baskil ilçesine bağlı Şahindere köyünün eski adı Bilikan olarak zikredilmektedir. Şırnak iline bağlı Silopi ilçesinin Ballıkaya köyünün eski adı da Bilikan’dır. Ağrı’nın Diyadin ilçesinin Aşağıdalören köyünün eski adı Bilikan Süfla, Yukarıdalören köyünün adı ise Bilikan Ulya’dır. Gaziantep’e bağlı Yavuzeli ilçesinin Yöreli köyünün eski adı Balikan, Gaziantep’e bağlı İslahiye ilçesine bağlı Göllühöyük köyünün eski adı Belikanlı’dır.
Ömerli’den başka çevredeki bazı köylerde de Billikîler ikamet etmektedir. Tespitlerimize göre Ömerli’ye bağlı Fıstıklı (Ḫırbıt Şêḫ Maḥmud), Kocasırt (Ḫırbıt Şêḫ Kır) ve İkitepe (Kırsıfanê) köylerinde Billikîler yaşamaktadır. Ḫalloların Bingöl soyadını taşıyan kolu önce Ömerli’ye yerleşmişler; ancak bir süre sonra buradan ayrılarak Kocasırt (Ḫırbıt Şêḫ Kır) köyüne gitmişler. Aşiretin bu kolu Kürt etnik kimliğiyle tanınmaktadır. Arapça konuşan köylerden Yaylatepe (Tavḳ), Mutluca (Gevrık) ve Topağaç (ıṣ-Ṣıḳıt) köyleri Ömerli’deki Billikî Şindîlerdendir. Şindî’nin çocuklarından Sadık, Topağaç (ıṣ-Ṣıḳıt); Hüseyin, Mutluca (Gevrık) köyüne; diğer çocukları Yaylatepe (Tavḳ) köyüne giderek buralara sahip oldular. Halen bu üç köyde Arapça ve kısmen Kürtçe konuşulmaktadır. Bu üç köyde oturanların Arapça konuşmaları, köylere göçlerin Ömerli’ye göçten sonra gerçekleştiğini göstermektedir. Dönerdere (Birı’l-Mazraʻa) köyü sakinleri ise Billikî Bekkirolardan olup ilçeyle ilişkileri devam etmektedir.
Ömerli Billikîleri, Belikan aşiretinin Hasenan koluna mensup olduklarını söylerler. Göçün gerekçesi, bir kan davası olarak gösterilir. İlk göç eden ailelerin bir kısmı İkitepe (Kırsıfanê) köyüne yerleşmiş; ancak yaşadıkları bazı sorunlar sebebiyle buradan Ömerli’ye göç etmişlerdir. Ḥasene ailesinin dedeleri ise bugün Nusaybin’e bağlı Büyükkardeş (Cınete Mıḥo) köyüne yerleşmiş; ancak daha sonra önce Dönerdere (Bırı’l-mazra‘a) köyü civarına, ardından da Ömerli’ye gelmişlerdir.
Ömerli’de yaşayan Billikîler, kendilerini Arap olarak tanımladıkları gibi çevredeki Kürtler de onları Arap olarak bilir. Ömerli siyasetine hâkim olan Billikîlerin nasıl Araplaştıkları hususu üzerinde durulması gereken bir konudur. Billikîler Ömerli’ye geldiklerinde burada Hıristiyanlar ve Muhallemî kökenli Araplar yaşıyordu. Kaynak kişilerin (A. Cilasun ve K. Altındağ) belirttiklerine göre bu sırada Ömerli’de ikamet eden Hıristiyanlar Kürtçe konuşuyorlardı. 1980’li yılların başında Ömerli’den İsveç’e göç eden Kaplan ailesi (Beyt İbrahimkê), -çocukluğumuzda gördüğümüz babaları da dâhil- Arapça konuşuyorlardı. Bununla birlikte Ömerli Hıristiyanlarının etnik kökeni hakkında bir tespitte bulunamadık. Araplaşma sürecini sorduğumuz kaynak kişilere göre Ömerli’de Süryanîler ikamet etmekteyken önce Muhallemîler geldi. Daha sonra Billikîler Ömerli’ye yerleşti. Billikîler Ömerli’ye yerleşince Muhallemîler önceleri Süryanilerle birlikte hareket ettiler. Ancak daha sonra Billikîlerle evlilik ilişkileri kurarak onların lider ailesinin ikiye bölünmesinden sonra bir kısmı Bekkiroları, bir kısmı ise Şindîleri desteklediler. Bu ilişkiler çerçevesinde çevrede yoğun bir şekilde Kürtçe konuşulmasına rağmen kısa zamanda Billikîler Muhallemîlerin etkisinde kalarak Arapça konuşmaya başladılar. Kaynak kişilerden aldığımız bilgiye göre bu dönüşüm 20. yüzyılın başlarında, -muhtemelen ilk çeyreğinde- devam ediyordu. Öyle anlaşılıyor ki, ilk zamanlarda Arapça ile Kürtçe birlikte kullanılmış; ancak zamanla Kürtçe unutulmuştur. Bugün, sonradan öğrenmemişlerse Billikîlerin Kürtçeyi anlamaları ve konuşmaları mümkün olmamaktadır. Osmanlı devletinin son döneminde meydana gelen bu kültürel dönüşüm, o dönemdeki yerleşim yerlerinin çevreyle ve ülkenin diğer bölgeleriyle etkileşiminin az olmasından dolayı kolay olmuştur. Öte yandan etnik kimliğin en önemli göstergesi olan dilin korunması için bir bilincin olmadığı bu dönemde dönüşüm kolay olmuştur. Ömerli’deki söz konusu dönüşüm İbn Haldun’un hadarî-bedevî çatışmasını hatırlatmaktadır. Ona göre hadarîlerin (yerleşiklerin) asabiyesi yaşadıkları ortamda sahip oldukları imkânlar sebebiyle zamanla zayıflar. Bedevîler onlara galip gelirler, ancak bir süre sonra hadarîlerin kültürü bedevîleri dönüştürür; bir süre sonra onlar da hadarî olurlar (İbn Haldun, 2004: I, 187). Öte yandan göçebelerin bulundukları ortamlarda tutunabilmek için daha büyük bir gayret sarf ettikleri bilinen bir gerçektir. Göçün getirdiği bu dinamizm, insanlık tarihini etkileyen önemli bir sosyal değişim nedenidir. Billikîlerin Araplaşma sürecine etki eden unsurları şöyle sıralamak mümkündür:
Billikîler Ömerli’ye ilk geldiklerinde köyde yaşayanlarla aralarında bazı gerginlikler meydana geldi; ancak bir süre sonra evlilikler sebebiyle Muhallemîlerle hısımlık kurulunca iki taraf arasında ilişkiler gelişti. Bu ilişkiler, bir taraftan Billikîlerin siyasî birliğini bozarak iki gruba ayrılmalarına, diğer taraftan onlardan önce buraya yerleşmiş olan hısımlarının dili olan Arapçayı da kullanmaya başlamalarına sebep oldu.
Billikîlerin Muhallemîlere yakınlaşmalarının ve onların etkisine daha kolay girmelerinin sebeplerinden biri din birliğidir.
Billikîlerin dillerini unutmalarının sebeplerinden biri Ömerli’de Arapçanın baskın dil olmasıdır. Çünkü Muhallemîlerin sayısı daha fazla görünmektedir.
Billikîler, sonradan Ömerli’ye geldikleri için kültürel açıdan daha zayıf durumdaydılar. Muhallemîler ise geldikleri yakın köylerle ilişkilerini devam ettiriyorlardı.
Billikîler, Muhallemîlerin dillerini konuştukları gibi günlük yaşantılarında da büyük ölçüde onların etkisinde kalmışlardır. Ancak Kürtlerle Arapların sosyal yapıları, kabile çerçevesinde ortaya çıkan siyasî yapılanmaları ve günlük yaşantıları arasında önemli benzerlikler olduğu için Billikî geleneğinin kaynağıyla ilgili tespitlerde bulunmak kolay değildir. Öte yandan Muhallemîlerin, Billikîler dışında da Kürtlerle sıkı bir ilişkileri olduğu için asırlarca devam eden komşulukları sebebiyle karşılıklı etkileşim olmuştur. Ömerli’de kullanılan Arapça’da bazı Kürtçe kelimeler yer almaktadır. Örnek olarak baş (iyi), bêkêr (beceriksiz), bêkêf (hasta, keyifsiz), bêhış (şuursuz), bēl (zihin, hafıza), belek (alaca), bıran (koç), çeqılmas (çırpma ayran), çêlê (inek), çemçê (kepçe), çep (sol), çerrê (yırtık), dereng (geç), derguşê (beşik), dırmala (kışlık et için beslenen hayvan), gello (acaba), ḫort (genç) gibi kelimeler zikredilebilir. Öte yandan tespit ettiğimiz atasözlerinde az da olsa Kürtçe kelimelerin kullanıldığını görmekteyiz. Bunlardan birkaç örneği aşağıda sıralayalım:
Ancak burada işaret ettiğimiz kelimelerin ıl-Muḥallemiyyê bölgesinde de kullanılıyor olması, bu etkileşimin hangi yolla olduğu hususunda açık bir fikir beyan etmemize imkân vermemektedir.
Toplumsal bir düzen için yöneticiye ihtiyaç duyulur. Geleneksel toplumlarda liderin liderliğini sürdürmesinde iki önemli etkenden birisinin olması gerekir. Lider ya maddî olarak güçlü olup insanları maddî gücüyle etrafında tutacaktır ya da zora ve güce dayanarak onları itaat altına alacaktır (İbn Haldun, 2004: I, 211). Geleneksel yapının muhafaza edildiği toplumlarda siyaset genellikle iki taraflıdır. İki gruba bölünen insanlar, birbirlerini dengelerler ve bir anlamda denetlerler. Zaman zaman dışarıdan unsurların katılımıyla yapı değişebilir. Bu durumda zayıf taraf, yeni müttefik arayışlarına girer. Ömerli’deki siyasî yapı esasen hem geleneksel Kürt aşiretlerindeki yapıya hem de Arap kabile yapısına benzemektedir. Zira iki yapı arasında önemli benzerlikler mevcuttur. Kürtlerde aşirete mensubiyet için -kan bağı önemli olmakla birlikte- şart olmadığı gibi Kürt aşiretlerinde de öyledir. Bununla birlikte söz sahibi ya da lider olmak için kan bağı gereklidir. Kan davalarının sürdürülmesi ve bu davaların bir süre sonra dışarıdan etkenlerle sona erdirilmesi hem Kürt aşiretinde hem de Arap kabilesinde görülen bir durumdur. Arap kabilesinde soyu izlemek, ataları bilmek önemli olduğu halde Billikîler’in ataları hakkında bilgisi oldukça zayıftır. Nitekim bu çalışmada görüştüğümüz bazı Billikîler büyük dedelerini hatırlayamayacak kadar geçmişleriyle ilişkilerini koparmışlardır. Aşiret yapısı -Arap kabilesinde olduğu gibi- hareketlidir. Lider ailenin gücüne bağlı olarak ferdî ya da parçalanmamış aşiretler başka bir aşirete katılabilir (Bruinessen: 72). Ömerli’de de siyaset bu anlamda canlıdır. Muhallemîler kültürel açıdan güçlü olmalarına rağmen, siyasî olarak Billikîlerin hâkimiyetindedir. Muhtemelen bunun sebebi Muhallemî ailelerin daha küçük olmasıdır. Ömerli’ye gelen Billikî aileleri ise oldukça kalabalık ailelerdir. Geleneksel yapının muhafaza edildiği toplumlarda siyasetin kuvvetle, dolayısıyla geniş ailelerin dayanışma içinde hareket etmeleriyle ilişkili olduğunu biliyoruz. Billikîlerin siyasî hâkimiyeti ele geçirmelerinde göçmen psikolojisiyle hareket etmelerinin de etkisi vardır. Birlikte hareket etmeleri kısa sürede köye hâkim olmalarını sağlamıştır. Daha sonra aralarında siyasî bölünme olmuşsa da grup olarak hareket etmeyen Muhallemîler de bölünmüşler ve halen devam eden iki taraflı bir siyasî yapı oluşmuştur. Bu siyasî yapıda zaman zaman geçişler olsa da geçmişten gelen ilişkilerin etkisi devam etmektedir. Billikîler Ömerli’ye geldikten bir süre sonra Bekkiro’nun çocukları amcazadeleri Şindî’den ayrıldılar. Bundan sonra Ömerli’de Bekkiroların ve Şindîlerin siyasî hayatta önemli bir ağırlığı olmuştur. Billikî olanlar da olmayanlar da iki aileden birisine destek vermektedirler (refîq beyt Bekkiro, refîq beyt Şindî). İlk bölünmenin Şeyḫê Bekkiro ile Şindî arasında meydana gelen hadiseler sebebiyle ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. 12 Nisan 1311 (24 Nisan 1895) tarihinde Diyarbekir Vali Vekili Enis imzasıyla Sadrazamlığa gönderilen telgrafta, Mardin Mutasarrıflığı Vekâletinden, Şindî ile amcazadesi Şeyḫê arasında eski bir husumet sebebiyle kavga meydana geldiği, bir şahsın öldüğü ve birkaç kişinin yaralandığı, Mardin’den gönderilen Savcı Yardımcısı (müdde-i umumi muavini) ile tabip tarafından olay yerinde inceleme yapıldığı; Şindî, oğlu Süleyman ve Şeyḫê’nin tutuklanarak mahkemeye sevk edildiklerinin bildirildiği hususunda bilgi verilmektedir. Durum Sadaret tarafından 15 Mayıs 1311 (27 Mayıs 1985) tarihinde Padişah’a da arz edilmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivleri: Y.A.HUS. 326/9). Yaklaşık bir buçuk yıl sonra Mardin Sancağı Meclis İdaresi, Diyarbekir Vilayetine Şindî ile amcazadesi Şeyḫmus Bekkiro’nın aileleriyle birlikte Mardin’de zorunlu ikamete tabi tutulmaları hususundaki kararını bildirmiş; aynı karar Diyarbekir Valisi Enis’in imzasıyla 15 Teşrin-i Evvel 1312 (27 Ekim 1896) tarihinde İçişleri Bakanlığına iletilmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivleri: DH.TMİK.M. 22/59). Diyarbakır Salnameleri’ndeki kayıtlara göre 1316-1321/1898-1904 yılları arasında Ömerkan-ı Fevkânî (Yukarı Ömerkan) Nahiyesi Müdürü Bekir Ağa, muavini ise Şindî Ağa’dır (Diyarbakır Salnameleri, IV, 254, 346; V, 68, 165, 276). 1323/1905 yılı salnamesine göre müdürlük boş, muavin Şindî Ağa görünmektedir (Diyarbakır Salnameleri, V, 382). İlçedeki siyasî yapı, ülkenin siyasî gelişmesiyle de ilişkili olarak değişiklik göstermektedir. Ömerli 1925’te nahiye olduktan sonra uzun süre Bekkirolardan Hacci Tahir muhtarlığı yürütmüştür. Hacci Tahir’den önce muhtar Dēhud Ḥammed Sımê’dir. Ancak ondan önce başka kişilerin adları geçmektedir. Şerʻiyye sicilindeki 17 Şaban 1275 (22 Mart 1859) tarihli kayıtta Maʻsertê Köyü muhtarı Remo Sado’dur (Özcoşar- Güneş- Dinç, 1999: s. 41; Dinç, 2007: 64). 5 Rebiülevvel 1276 (2 Ekim 1859) tarihli kayıtta muhtar Süleyman Ağa bin Mustafa Ağa’dır (Özcoşar- Güneş- Dinç, 1999: s. 72-73; Dinç, 2007: 64). Süleyman Ağa, Bekkiro’nun kardeşi olmalıdır. Ömerli 1953’te ilçe olduktan sonra Şindîlerin lideri Şerafeddin (Şindî) Şindioğlu, 1960 ihtilaline kadar Belediye Başkanlığı yaptı. İhtilalden sonra Belediye Başkanı olan Rıfat Altındağ bu görevi 1999 yılına kadar yürüttü. Geleneksel kabile ilişkilerinde Bekkiroların Mahmutkî, Şindîlerin ise Osmankî (Atmankî) olduğu görülmektedir. Siyasî tavırlarına gelince Bekkirolar genellikle CHP ve bu çizgideki partilerle siyaset yapmayı tercih ederken, Şindîler DP ve çizgisindeki partilerle siyaset yapmayı tercih etmişlerdir. Ancak siyasî tercih, ideolojik olmaktan çok ilçedeki ilişkilerin belirlediği geleneksel bir tutumdur. Ailelerin birliği ve dayanışma geleneği zamanla gevşemekte, aile içi muhalifler ortaya çıkabilmektedir. Diğer ailelere karşı birlik içinde hareket etseler de kendi aralarında çekişme olması kaçınılmazdır. Bu çekişmeler zaman zaman dargınlıklara da sebep olmaktadır. 2004 yerel seçimlerinde Muhallemî Ḥasanat ailesinden Veysi Kaya Belediye Başkanlığına aday olmuş; ancak seçilememiştir. Bu gelişme, Veysi Kaya’nın Muhallemî kimliğiyle değil, yeni bir siyasî oluşumla ortaya çıkması suretiyle gerçekleşmiştir. Sonuç İki asrı aşkın bir süre önce Erzurum-Muş sınır bölgelerinden gelerek Ömerli’ye yerleşen Belikan aşiretinin bir kolu olan Hasenan aşiretine mensup Ömerli’deki Billikîler, buraya kendilerinden önce yerleşen ıl-Muhallemiyyê bölgesinden gelen Arapların etkisinde kalarak Araplaşmışlar; ancak kısa sürede liderliği ele geçirmişlerdir. Siyasî liderliği ele geçirmelerinde başta birlikte hareket etmelerinin önemli etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Ömerli’ye geldikten bir süre sonra ikiye bölünerek Şindî ve Bekkiro ailelerinin liderliğinde iki siyasî grup ortaya çıkmıştır. Burada ikamet eden Muhallemîler ve başka bölgelerden gelen ahali ise bu iki gruptan birisini desteklemek suretiyle siyasî faaliyetlere taraf olmaktadır. Geçmişte devletin zayıf olduğu dönemlerde sosyal, siyasî, kültürel, ekonomik düzenin yürütülmesinde önemli olan bu yapı, günümüzde akrabalık ilişkilerinin zayıflaması ve bireyselliğin artması sebebiyle önemini kaybetmeye devam etmektedir. Bibliyografya el-Azzâvî, Abbâs, el-Aşâiru’l-Irakiyye, Kitabın pdf formatı: www.al-mostafa.com Bozkurt, İbrahim (t.y.), Aşiretler Tarihi, İstanbul. Bruinessen, Martin van (t.y.), Ağa, Şeyh ve Devlet: Kürdistan’ın Sosyal ve Politik Örgütlenmesi, Çev.: Remziye Arslan, Ankara. Dinç, Fasih, 2007, 235 No’lu Şeriye Sicil Defterine Göre Mardin (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır. Diyarbakır Salnamaleri, 1999, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İstanbul. İbn Haldun, 2004, Mukaddime, Çev.: Halil Kendir, İstanbul. Özcoşar, İbrahim- Güneş, H. Hüseyin- Dinç, Fasih, 1999, 235 Nolu Mardin Şer’iye Sicili Belge Özetleri ve Mardin, İstanbul. Uygur, Hatice Kübra, 2008, Midyat Halk Kültürü Monografisi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır. Kaynak Kişiler Ahmet Cilasun, 1930 doğumlu, 81 yaşında (Emekli PTT Müdürü). Beşir Demircan, 1944 doğumlu 67 yaşında (Emekli PTT Memuru). Havle Bozyel, 1936 doğumlu 75 yaşında (Ev Hanımı). Kazım Altındağ 1930 doğumlu 81 yaşında (Serbest). Recep Demirtaş, 1955 doğumlu 56 yaşında (Emekli Başkâtip). BELGELER
| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
13969 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |